to alienate
01
yabancılaştırmak
to make one feel isolated or hostile toward a person or group
Transitive: to alienate sb
Örnekler
His rude comments began to alienate him from his colleagues.
Kaba yorumları, meslektaşlarından uzaklaştırmaya başladı.
She worried that her decision might alienate her family.
Kararının ailesini yabancılaştırabileceğinden endişe ediyordu.
02
uzaklaştırmak
to make someone feel uncomfortable or distant from a situation
Transitive: to alienate sb
Örnekler
The new policies seemed to alienate long-time customers.
Yeni politikalar, uzun zamandır müşteri olanları yabancılaştırıyor gibi görünüyordu.
The company ’s impersonal approach alienated its client base.
Şirketin kişiliksiz yaklaşımı, müşteri tabanını yabancılaştırdı.
03
devretmek, transfer etmek
to transfer the legal rights or ownership of something to another person or entity
Transitive: to alienate a right or ownership
Örnekler
The company decided to alienate a portion of its land to fund the new development project.
Şirket, yeni geliştirme projesini finanse etmek için arazisinin bir kısmını devretmeye karar verdi.
In the sale, the farmer alienated his rights to the water supply on the land.
Satışta, çiftçi arazideki su kaynağı üzerindeki haklarını devretti.
Leksikal Ağaç
alienated
alienating
alienation
alienate
alien



























