Delectation
01
hoşlanma
the act of finding satisfaction and pleasure in something
Örnekler
She found great delectation in gardening, tending to her plants and witnessing their growth.
Bahçecilikte, bitkilerine bakarak ve büyümelerine tanık olarak büyük bir zevk buldu.
The writer derived delectation from crafting stories that captivated readers and sparked their imagination.
Yazar, okuyucuları büyüleyen ve hayal güçlerini ateşleyen hikayeler yaratmaktan zevk aldı.
02
haz
a feeling of much happiness
Örnekler
Spending a day at the amusement park was a delectation for the whole family.
Eğlence parkında bir gün geçirmek tüm aile için bir zevk oldu.
Indulging in a luxurious spa treatment was a delectation she treated herself to occasionally.
Lüks bir spa tedavisinin keyfini çıkarmak, ara sıra kendine verdiği bir zevk idi.



























