to coquette
01
flört etmek, cilve yapmak
to behave flirtatiously
Dated
Örnekler
She coquetted with every officer at the ball, never settling on one.
O, balodaki her subayla flört etti, asla birine karar vermedi.
The actress coquettes with the audience, basking in their admiration.
Aktris, seyircilerle flört eder, onların hayranlığıyla keyiflenir.
Coquette
01
yosma
a woman who enjoys flirting or teasing romantic interest, often without intending a serious commitment
Örnekler
She was known as the town 's coquette, charming every man she encountered with her playful demeanor.
Kasabanın flörtçü kızı olarak bilinirdi, oyunculuğuyla karşılaştığı her erkeği büyülerdi.
Despite her reputation as a coquette, she never led anyone on and made her lack of serious interest clear from the start.
Flörtöz olarak ününe rağmen, hiç kimseyi yanlış yönlendirmedi ve ciddi ilgisinin olmadığını başından beri belli etti.
