to come upon
[phrase form: come]
01
karşılaşmak
to encounter someone or something unexpectedly
Örnekler
As I was cleaning the attic, I came upon a dusty old trunk filled with family photographs.
Tavan arasını temizlerken, aile fotoğraflarıyla dolu tozlu eski bir sandıkla karşılaştım.
During our hike, we came upon a beautiful waterfall hidden deep in the forest.
Yürüyüşümüz sırasında, ormanın derinliklerinde saklı güzel bir şelaleye rastladık.
02
etkisi altına almak, kaplamak
(of a particular attitude or emotion) to start to influence an individual
Örnekler
As the day progressed, a sense of unease came upon her, making it difficult to focus on her work.
Gün ilerledikçe, bir huzursuzluk hissi ona çöktü, işine odaklanmasını zorlaştırdı.
During the meeting, a wave of inspiration came upon the team, leading to creative and innovative ideas.
Toplantı sırasında, bir ilham dalgası ekibi kapladı, yaratıcı ve yenilikçi fikirlere yol açtı.
03
başına gelmek, rastlamak
(particularly of something unfortunate or unexpected) to happen to someone
Örnekler
Unforeseen financial troubles came upon him when he lost his job unexpectedly.
Beklenmedik bir şekilde işini kaybettiğinde, beklenmedik mali sıkıntılar başına geldi.
Unexpected health issues came upon the family, leading to a challenging period of medical expenses.
Aileye beklenmedik sağlık sorunları geldi, bu da zorlu bir tıbbi masraf dönemine yol açtı.
04
üstüne çökmek, baskın yapmak
to suddenly and unexpectedly attack a person or thing
Örnekler
As night fell, the enemy troops came upon the unsuspecting camp, launching a surprise attack.
Gece çökerken, düşman birlikleri hiç beklemedikleri bir anda üzerine geldi ve ani bir saldırı başlattı.
The stealthy ninja could come upon their opponents silently, leaving no time for defense.
Gizli ninja, savunma için hiçbir zaman bırakmadan, sessizce rakiplerinin üzerine gelebilirdi.



























