to cleanse
01
temizlemek
to completely clean something, particularly the skin
Transitive: to cleanse the body or skin
Örnekler
The spa offers a variety of treatments to cleanse and rejuvenate the skin.
Spa, cildi temizlemek ve gençleştirmek için çeşitli tedaviler sunar.
The doctor recommended a special diet to help cleanse the patient's body of toxins.
Doktor, hastanın vücudundaki toksinlerden arınmasına yardımcı olmak için özel bir diyet önerdi.
02
arındırmak, günahlardan temizlemek
to remove sin or guilt from someone
Transitive: to cleanse a person or their spirits
Örnekler
The priest assured her that confession would cleanse her of her sins.
Rahip, itirafın günahlarından arındıracağını ona garanti etti.
He sought forgiveness to cleanse his conscience after the mistake.
Hata sonrası vicdanını temizlemek için af diledi.
03
temizlemek, arındırmak
to remove something harmful, unwanted, or immoral from a person, place, or system
Örnekler
They tried to cleanse the air by planting more trees.
Daha fazla ağaç dikerek havayı temizlemeye çalıştılar.
The organization worked to cleanse the community of violence and crime.
Organizasyon, toplumu şiddet ve suçtan arındırmak için çalıştı.
Leksikal Ağaç
cleanser
cleansing
cleansing
cleanse
clean
