to careen
01
sendelemek
to move rapidly and erratically, often with a lack of control
Örnekler
The car careened around the corner, narrowly missing the guardrail.
Araba virajda savruldu, korkuluğu ucuz atlattı.
She careened down the hallway, arms full of books and papers.
O, kolları kitaplar ve kağıtlarla dolu bir şekilde koridorda savruldu.
02
Gemi, kayalık burnu dönerken aniden yana yattı.
(of a ship) to lean over to one side, especially due to wind, waves, or imbalance
Örnekler
The vessel careened sharply as it rounded the rocky cape.
Gemi, kayalık burnu dönerken aniden yana yattı.
During the storm, the schooner careens dangerously with each crashing wave.
Fırtına sırasında, uskuna her çarpan dalgayla tehlikeli bir şekilde yalpa yapar.
Careen
01
karina, karinalama
the act or process of turning a ship on its side for cleaning, repair, or maintenance of the hull
DatedÖrnekler
The crew prepared for a full careen to scrape barnacles from the hull.
Mürettebat, tekneden midyeleri kazımak için tam bir karina hazırlığı yaptı.
After months at sea, the vessel required a careen before its next voyage.
Aylarca denizde kaldıktan sonra, gemi bir sonraki yolculuğundan önce bir karina gerektirdi.
