to bug out
01
çıkıntı yapmak
(of eyes) to protrude or bulge, often from surprise or shock
Intransitive
Örnekler
His eyes bugged out when he saw the massive bonus on his paycheck.
Maaşındaki büyük ikramiyeyi görünce gözleri fal taşı gibi açıldı.
I could feel my eyes bugging out as the CEO revealed the new company strategy.
CEO yeni şirket stratejisini açıklarken gözlerimin fırlayacak gibi olduğunu hissedebiliyordum.
02
paniklemek, paranoyaklaşmak
to act anxious, paranoid, or overreact to a situation
Örnekler
You 're bugging out over missing one email; relax.
Sadece bir e-postayı kaçırdığın için panik yapıyorsun; sakin ol.
He bugged out when he thought the client was unhappy with the report.
Müşterinin rapordan memnun olmadığını düşündüğünde panik yaptı.



























