on-screen
01
ekranda, ekran üzerinde
displayed on a computer, TV, or cinema screen
Örnekler
The on-screen instructions guide you through the setup process step-by-step.
Ekrandaki talimatlar, kurulum sürecinde size adım adım rehberlik eder.
Certain video games offer an on-screen map to help players navigate the virtual world.
Bazı video oyunları, oyuncuların sanal dünyada gezinmesine yardımcı olmak için ekranda bir harita sunar.
02
ekranda, sahnede
appearing in a film, television show, or other visual media, rather than in real life
Örnekler
Her on-screen character is a brave detective, contrasting with her shy personality off-screen.
Ekrandaki karakteri cesur bir dedektif, ekran dışındaki utangaç kişiliğiyle tezat oluşturuyor.
Their on-screen chemistry was evident in every scene, leading to speculation about a real-life relationship.
Onların ekran üzerindeki kimyası her sahnede belliydi, bu da gerçek hayatta bir ilişkileri olduğuna dair spekülasyonlara yol açtı.
on screen
01
ekranda, ekran üzerinde
on a computer, television, or cinema display
Örnekler
The software allows you to see changes on-screen as you make edits in real time.
Yazılım, düzenlemeleri gerçek zamanlı olarak yaparken değişiklikleri ekranda görmenizi sağlar.
During the presentation, the speaker pointed out key details on-screen to highlight important information.
Sunum sırasında, konuşmacı önemli bilgileri vurgulamak için ekranda anahtar detayları işaret etti.
02
ekranda, perdede
in a movie or television show, rather than in real life
Örnekler
The actors ' chemistry on screen makes their scenes truly captivating.
Oyuncuların ekrandaki kimyası, sahnelerini gerçekten büyüleyici kılıyor.
She often portrays strong characters on-screen, contrasting with her shy personality in real life.
O, genellikle ekranda güçlü karakterleri canlandırır, bu da gerçek hayattaki utangaç kişiliğiyle tezat oluşturur.



























