devastatingly
01
yıkıcı bir şekilde, feci şekilde
in a way that causes great destruction or serious harm
Örnekler
Entire villages were devastatingly wiped out by the wildfire.
Bütün köyler orman yangını tarafından yıkıcı bir şekilde silindi.
The crops were devastatingly ruined after weeks of flooding.
Haftalarca süren selin ardından ekinler yıkıcı bir şekilde mahvoldu.
1.1
yıkıcı bir şekilde, kalp kırıcı bir şekilde
in a manner that causes intense emotional pain, shock, or sorrow
Örnekler
The doctor devastatingly informed them there was nothing more he could do.
Doktor, yıkıcı bir şekilde yapabileceği başka bir şey olmadığını söyledi.
The report devastatingly confirmed the abuse had gone unchecked for years.
Rapor, istismarın yıllarca kontrol edilmediğini yıkıcı bir şekilde doğruladı.
02
yıkıcı bir şekilde, son derece
to an extremely impressive, intense, or overwhelming degree
Örnekler
The actor performed devastatingly well in the final scene.
Aktör, son sahnede yıkıcı bir şekilde iyi performans sergiledi.
She looked devastatingly elegant in the black gown.
Siyah elbisenin içinde yıkıcı derecede zarif görünüyordu.
Leksikal Ağaç
devastatingly
devastating
devastate



























