to whiten
01
beyazlamak, ağarmak
to become white or lighter in color
Intransitive
Örnekler
The shirt tends to whiten after several washes.
Gömlek birkaç yıkamadan sonra beyazlamaya meyillidir.
The old photographs whitened over the years, fading memories.
Eski fotoğraflar yıllar içinde beyazladı, anılar soldu.
Örnekler
She uses bleach to whiten her white clothes.
Beyaz giysilerini beyazlatmak için çamaşır suyu kullanıyor.
The dentist is currently whitening the patient's teeth.
Diş hekimi şu anda hastanın dişlerini beyazlatıyor.
Leksikal Ağaç
whitened
whitener
whitening
whiten



























