valuable
Örnekler
The rare diamond ring is a valuable possession passed down through generations.
Nadir elmas yüzük, nesiller boyunca aktarılan değerli bir mülktür.
The antique painting is a valuable piece of art, cherished by collectors.
Antik tablo, koleksiyoncular tarafından değer verilen değerli bir sanat eseridir.
Örnekler
The mentor provided valuable insights that helped shape his career.
Mentor, kariyerini şekillendirmeye yardımcı olan değerli görüşler sağladı.
The training session offered valuable skills for professional development.
Eğitim oturumu, profesyonel gelişim için değerli beceriler sundu.
Valuable
01
değerli eşya, kıymetli eşya
an item or possession that has significant worth or importance
Örnekler
She kept her valuables in a safe to protect them from theft.
O, değerli eşyalarını hırsızlıktan korumak için bir kasada sakladı.
The museum displayed a collection of ancient valuables.
Müze, bir koleksiyon eski değerli eşyalar sergiledi.
Leksikal Ağaç
invaluable
valuableness
valuably
valuable
value



























