usual
01
her zamanki
conforming to what is generally anticipated or considered typical
Örnekler
The usual procedure involves filling out the form first.
Olağan prosedür önce formu doldurmayı içerir.
The usual hours of operation are from 9 AM to 5 PM.
Olağan çalışma saatleri sabah 9'dan akşam 5'e kadardır.
1.1
olağan, alışılagelmiş
done or occurring regularly, as part of a routine
Örnekler
She followed her usual morning routine.
O, her sabahki olağan rutinini takip etti.
He took his usual route to work.
İşe gitmek için her zamanki yolunu aldı.
Usual
01
her zamanki, olağan
a specific item or service regularly ordered or requested by someone
Örnekler
I'll take the usual — just a coffee, thanks.
Her zamanki gibi alacağım—sadece bir kahve, teşekkürler.
The bartender knew exactly what to prepare for the regulars and started making their usuals.
Barmen, müdavimler için tam olarak ne hazırlayacağını biliyordu ve onların her zamanki içkilerini yapmaya başladı.
