unpleasantly
01
hoş olmayan bir şekilde, rahatsız edici bir şekilde
in a disagreeable or uncomfortable manner
Örnekler
The room smelled unpleasantly of stale cigarettes.
Oda hoş olmayan bir şekilde bayat sigara kokuyordu.
The fabric felt unpleasantly rough against her skin.
Kumaş, cildine hoş olmayan bir şekilde sert geldi.
02
hoş olmayan bir şekilde, nazik olmayan bir tarzda
in an unkind or socially offensive manner
Örnekler
" You again? " he said unpleasantly, barely looking up from his phone.
"Yine sen mi?" dedi nazikçe olmayan bir şekilde, telefonundan zar zor başını kaldırarak.
He smirked unpleasantly when she made a mistake.
O hata yaptığında hoş olmayan bir şekilde sırıttı.
Leksikal Ağaç
unpleasantly
pleasantly
pleasant
please



























