to stun
01
şaşırtmak, sersemletmek
to surprise or shock someone, often by something unexpected, leaving them temporarily unable to react
Transitive: to stun sb
Örnekler
The unexpected news of her promotion stunned her into silence.
Beklenmedik terfi haberi onu şaşkına çevirdi ve sessizliğe gömdü.
The magician 's impressive trick stunned the audience.
Sihirbazın etkileyici numarası seyircileri hayrete düşürdü.
02
sersemletmek
to temporarily render an animal or person unconscious or immobile, often by hitting them on the head or using an electrical shock
Transitive: to stun sb/sth
Örnekler
The boxer was stunned by a powerful blow to the head.
Boksör, kafasına gelen güçlü bir darbe ile sersemledi.
The loud noise of the explosion stunned the crowd at the concert.
Patlamanın yüksek sesi, konserdeki kalabalığı sersemletti.
03
hayran bırakmak, şaşırtmak
to amaze or impress someone, usually with something spectacular, beautiful, or impressive
Transitive: to stun sb
Örnekler
Her breathtaking dress at the gala stunned everyone in attendance.
Galadaki nefes kesici elbisesi oradaki herkesi hayrete düşürdü.
His eloquent speech on climate change stunned the panel of judges.
İklim değişikliği hakkındaki etkileyici konuşması, jüri panelini hayrete düşürdü.
