strict
01
katı
(of a person) inflexible and demanding that rules are followed precisely
Örnekler
The strict teacher enforced a no-talking rule during tests.
Katı öğretmen, testler sırasında konuşmama kuralı uyguladı.
He grew up with strict parents who had high expectations for his behavior.
Davranışları konusunda yüksek beklentileri olan katı ebeveynlerle büyüdü.
Örnekler
She is a strict vegan and avoids all animal products.
O, katı bir vegan ve tüm hayvansal ürünlerden kaçınıyor.
Anna is a strict practitioner of yoga and meditation.
Anna, yoga ve meditasyonun katı bir uygulayıcısıdır.
03
mutlak
(of rules and regulations) absolute and must be obeyed under any circumstances
Örnekler
The company has strict guidelines in place to ensure workplace safety for all employees.
Şirketin, tüm çalışanlar için işyeri güvenliğini sağlamak amacıyla katı kuralları bulunmaktadır.
The school enforces strict dress code regulations to maintain a professional learning environment.
Okul, profesyonel bir öğrenme ortamını sürdürmek için katı kıyafet kodu düzenlemeleri uygular.
04
katı, sert
severe and unremitting in making demands
05
kuralcı, sert, katı
(of a person) closely and carefully following rules, beliefs, or principles
Örnekler
She is a strict vegetarian, avoiding all animal products in her diet.
O, diyetinde tüm hayvansal ürünlerden kaçınan katı bir vejetaryendir.
As a strict adherent to Buddhism, he observes daily meditation and refrains from consuming alcohol.
Budizme sıkı bir bağlı olarak, günlük meditasyon yapar ve alkol tüketmekten kaçınır.
Leksikal Ağaç
strictly
strictness
strict



























