to stink
01
kokmak, pis kokmak
to have a bad and unpleasant smell
Intransitive
Örnekler
The garbage bin began to stink after sitting in the sun for a few days.
Çöp kutusu birkaç gün güneşte kaldıktan sonra kokmaya başladı.
The spoiled food in the refrigerator started to stink, indicating it was no longer edible.
Buzdolabındaki bozulmuş yiyecek kokmaya başladı, artık yenilebilir olmadığını gösteriyordu.
02
kokmak, kötü kokmak
to be morally wrong or unpleasant
Intransitive
Örnekler
The corruption scandal surrounding the politician really made the whole government stink.
Politikçiyi çevreleyen yolsuzluk skandalı, tüm hükümeti gerçekten kokuttu.
His behavior towards his colleagues stinks; it's completely disrespectful.
Meslektaşlarına karşı davranışı berbat; tamamen saygısızca.
Stink
01
koku, pis koku
a distinctive odor that is offensively unpleasant



























