to stabilize
01
dengede tutmak
to make something steady and prevent it from fluctuating
Transitive: to stabilize something abstract
Örnekler
Central banks implement policies to stabilize the economy and control inflation.
Merkez bankaları, ekonomiyi istikrara kavuşturmak ve enflasyonu kontrol etmek için politikalar uygular.
The medication helps stabilize blood sugar levels in patients with diabetes.
İlaç, diyabetli hastalarda kan şekeri seviyelerini stabilize etmeye yardımcı olur.
02
stabilize etmek, dengelemek
to reach a point of relative steadiness or equilibrium
Intransitive
Örnekler
After months of uncertainty, the economy began to stabilize.
Aylar süren belirsizliğin ardından ekonomi istikrar kazanmaya başladı.
As the political situation calmed, the region stabilized, reducing the risk of conflict and instability.
Siyasi durum sakinleştikçe, bölge istikrar kazandı, çatışma ve istikrarsızlık riskini azalttı.
03
stabilize etmek, sağlamlaştırmak
to reinforce or secure something in a stationary position
Transitive: to stabilize a concrete object
Örnekler
The construction crew stabilized the scaffolding by adding additional support beams.
İnşaat ekibi, ek destek kirişleri ekleyerek iskeleyi sağlamlaştırdı.
Engineers stabilized the foundation of the building by injecting grout into the soil to prevent further settlement.
Mühendisler, daha fazla oturmayı önlemek için zeminin içine enjeksiyon yaparak binanın temelini stabilize ettiler.
Leksikal Ağaç
destabilize
stabilized
stabilizer
stabilize
stabile
