spurious
Örnekler
The detective spotted the spurious passport at once.
Dedektif, sahte pasaportu hemen fark etti.
The jeweler refused to buy the spurious diamond.
Kuyumcu, sahte elması satın almayı reddetti.
Örnekler
The lawyer 's spurious argument crumbled under cross-examination.
Avukatın sahte argümanı çapraz sorgu altında çöktü.
His spurious reasoning made the conclusion unreliable.
Onun sahte muhakemesi sonucu güvenilmez hale getirdi.
03
gayri meşru, doğal
(of a child) born outside of marriage
Dated
Old useÖrnekler
In old records, he was listed as a spurious son of the nobleman.
Eski kayıtlarda, soylunun gayri meşru oğlu olarak listelenmişti.
The law once denied inheritance to spurious offspring.
Kanun bir zamanlar gayrimeşru çocuklara mirası reddediyordu.
Leksikal Ağaç
spuriously
spuriousness
spurious
