to spurt
01
fışkırmak, püskürmek
to forcefully flow out in a sudden and strong stream
Intransitive
Örnekler
Blood spurted from the wound, requiring immediate attention.
Kan yaradan fışkırdı, acil müdahale gerektiriyordu.
Water spurted from the broken pipe, causing a flood in the basement.
Su kırık borudan fışkırdı, bodrumda bir sel neden oldu.
02
fırlamak, hızla hareket etmek
to move suddenly and quickly, often in a burst or surge
Intransitive: to spurt somewhere | to spurt to a direction
Örnekler
The car spurted ahead when the light turned green.
Işık yeşile döndüğünde araba aniden hızlandı.
He spurted across the field to catch the ball.
O, topu yakalamak için tarlanın karşısına fırladı.
Spurt
01
fışkırma, püskürme
the occurrence of a sudden discharge (as of liquid)
Leksikal Ağaç
spurting
spurt
