solemnly
01
resmi bir şekilde, törenle
in a formal and dignified manner, often marked by ceremony or importance
Örnekler
The president solemnly signed the historic agreement.
Başkan, tarihi anlaşmayı ciddiyetle imzaladı.
They stood solemnly as the national anthem played.
Ulusal marş çalarken ciddiyetle durdular.
1.1
ciddiyetle, ağırbaşlı bir şekilde
in a serious and thoughtful way, showing gravity or concern
Örnekler
She solemnly warned him not to repeat the mistake.
Ona, hatayı tekrarlamaması için onu ciddiyetle uyardı.
They solemnly discussed the risks of the mission.
Görevin risklerini ciddiyetle tartıştılar.
Örnekler
The couple was solemnly married in the cathedral.
Çift, katedralde törenle evlendi.
The bishop solemnly blessed the congregation.
Piskopos cemaati ciddiyetle kutsadı.
Örnekler
I solemnly promise to support you no matter what.
Ne olursa olsun seni destekleyeceğime ciddiyetle söz veriyorum.
She solemnly vowed never to reveal the secret.
O, sırrı asla açıklamamaya ciddiyetle söz verdi.
Leksikal Ağaç
solemnly
solemn
