shockingly
01
korkunç bir şekilde, skandal bir şekilde
in a way that causes strong feelings of outrage, horror, or moral disgust
Örnekler
The investigation revealed shockingly cruel treatment of the animals.
Sorusturma, hayvanlara sok edici derecede zalimce muamele edildiğini ortaya çıkardı.
The politician had shockingly lied under oath for years.
Politikacı yıllarca yemin altında şok edici bir şekilde yalan söylemişti.
1.1
şok edici bir şekilde, korkunç bir şekilde
in a way that is extremely poor in quality, very unpleasant, or unacceptably bad
Dialect
British
Örnekler
The food at that restaurant was shockingly bland.
O restorandaki yemek şaşırtıcı derecede tatsızdı.
They arrived shockingly late to their own wedding.
Kendi düğünlerine şaşırtıcı derecede geç geldiler.
02
aşırı derecede
to a surprising or exaggerated degree
Dialect
British
Örnekler
She was shockingly beautiful in her red dress.
Kırmızı elbisesiyle şaşırtıcı derecede güzeldi.
The actor is still shockingly good in live performances.
Aktör hala canlı performanslarda şaşırtıcı derecede iyi.
Leksikal Ağaç
shockingly
shocking
shock



























