to savvy
01
anlamak, kavramak
to understand something
Transitive: to savvy sth
Örnekler
The experienced negotiator quickly savvied the subtle cues in the conversation.
Deneyimli müzakereci, konuşmadaki ince ipuçlarını hızla kavradı.
After studying the manual, she savvied how to operate the complex machinery.
Kılavuzu inceledikten sonra, karmaşık makineyi nasıl çalıştıracağını anladı.
savvy
01
anlayışlı, bilgili
possessing practical knowledge, expertise, or understanding in a particular domain
Örnekler
She is a savvy investor, always knowing when to buy and sell stocks for maximum profit.
O, maksimum kar için hisse senetlerini ne zaman alıp satacağını her zaman bilen bilgili bir yatırımcıdır.
His savvy negotiation skills helped him secure a lucrative deal for his company.
Onun ustalıkla pazarlık becerileri, şirketi için kârlı bir anlaşma sağlamasına yardımcı oldu.
Savvy
01
practical knowledge, shrewdness, or understanding
Örnekler
She has business savvy that helps her navigate complex negotiations.
His political savvy allowed him to build strong alliances.



























