rotten
01
çürük, berbat
extremely undesirable
Örnekler
The rotten weather ruined our plans for a picnic.
Berbat hava piknik planlarımızı mahvetti.
His rotten behavior towards his classmates earned him a bad reputation.
Sınıf arkadaşlarına karşı çürük davranışı ona kötü bir ün kazandırdı.
02
çürük, bozulmuş
having decayed or broken down, often leading to a foul odor
Örnekler
The once-fresh fruit had become rotten, turning mushy and releasing a sour smell.
Bir zamanlar taze olan meyve çürük hale gelmiş, yumuşamış ve ekşi bir koku yaymaya başlamıştı.
The old, rotten timbers of the bridge had weakened over time, making it unsafe to cross.
Köprünün eski, çürümüş kirişleri zamanla zayıflamış, bu da geçişi güvensiz hale getirmişti.
03
çürük, bozuk
damaged by decay; hence unsound and useless
04
nahoş
feeling ill or unwell
Leksikal Ağaç
rottenly
rottenness
rotten



























