to reassure
01
güven vermek
to do or say something to make someone stop worrying or less afraid
Örnekler
The doctor tried to reassure the patient by explaining that the surgery was routine and had a high success rate.
Doktor, ameliyatın rutin olduğunu ve yüksek bir başarı oranına sahip olduğunu açıklayarak hastayı güvence vermeye çalıştı.
To reassure her nervous friend before the interview, she offered encouraging words and a warm hug.
Röportajdan önce gergin arkadaşını rahatlatmak için ona cesaret verici sözler ve sıcak bir sarılma teklif etti.
02
to restore someone's confidence or sense of trust
Örnekler
Investors were reassured by the positive financial report.
The coach reassured the team after a tough loss.
Leksikal Ağaç
reassure
assure
