to preoccupy
01
kafasını kurcalamak
to engage someone's mind or attention fully, especially with worries or concerns
Transitive: to preoccupy sb
Örnekler
She has been preoccupied with worries about her children's health and safety.
O, çocuklarının sağlığı ve güvenliği hakkındaki endişelerle meşgul olmuştur.
Recent political scandals have preoccupied voters and dominated public discourse.
Son siyasi skandallar seçmenleri meşgul etti ve kamuoyu söylemine hakim oldu.
02
başkalarından önce ele geçirmek, önce davranmak
to take control or fill up a space before anyone else can
Transitive: to preoccupy a space
Örnekler
She preoccupied the front seat of the car, leaving no room for others.
O, başkalarına yer bırakmadan arabanın ön koltuğunu işgal etti.
The first team to arrive preoccupied the most comfortable chairs in the room.
Gelen ilk takım odadaki en rahat sandalyeleri işgal etti.
Leksikal Ağaç
preoccupy
occupy



























