predominant
Örnekler
In their family, her father 's opinions were predominant, shaping many decisions.
Ailelerinde, babasının görüşleri baskındı, birçok kararı şekillendiriyordu.
The company 's technology became the predominant choice in the market due to its reliability.
Şirketin teknolojisi, güvenilirliği nedeniyle pazarda baskın tercih haline geldi.
02
baskın, egemen
most common or widespread within a particular context or group
Örnekler
In tropical regions, mosquitoes are a predominant nuisance during the rainy season.
Tropikal bölgelerde, sivrisinekler yağışlı mevsimde baskın bir rahatsızlıktır.
English is the predominant language spoken in many countries due to historical colonization.
İngilizce, tarihsel sömürgecilik nedeniyle birçok ülkede konuşulan baskın dildir.
Leksikal Ağaç
predominant
dominant
domin



























