Perquisite
01
ayrıcalık
a privilege reserved solely for a specific person or group by virtue of hereditary status, official rank, or institutional authority
Örnekler
The right to hunt in the royal forest was a perquisite of the nobility.
Kraliyet ormanında avlanma hakkı, soyluluğun bir ayrıcalığı idi.
Wearing the family crest was a perquisite passed down through generations.
Aile armasını takmak, nesiller boyunca aktarılan bir ayrıcalık idi.
02
yan hak, ayrıcalık
a customary benefit granted to employees as part of their job, especially one regarded as a traditional or informal right
Örnekler
Free coffee and snacks were considered perquisites of working at the startup.
Ücretsiz kahve ve atıştırmalıklar, startup'ta çalışmanın yan hakları olarak kabul ediliyordu.
The janitor took home discarded furniture as a perquisite of his job.
Kapıcı, işinin bir yan hak olarak atılan mobilyaları eve götürdü.
