panoptic
01
panoptik, kapsamlı
encompassing or considering all aspects, elements, or viewpoints of a subject
Örnekler
The professor ’s panoptic analysis of the novel covered every possible theme and interpretation.
Profesörün roman üzerine yaptığı panoptik analiz, mümkün olan her temayı ve yorumu kapsadı.
The museum 's exhibit was panoptic, giving visitors a thorough understanding of the entire historical period.
Müzenin sergisi panoptikti, ziyaretçilere tüm tarihsel dönemi kapsamlı bir şekilde anlama imkanı sundu.
02
panoptik, geniş
offering a broad, all-encompassing view that allows almost every detail of a scene or area to be seen at once
Örnekler
The observation deck offered a panoptic view of the city, with every major landmark visible.
Gözlem güvertesi, her büyük simge yapının görülebildiği, şehrin panoptik bir görünümünü sundu.
The photographer used a wide lens to achieve a panoptic shot of the bustling marketplace.
Fotoğrafçı, hareketli pazarın panoptik bir çekimini elde etmek için geniş bir lens kullandı.
Leksikal Ağaç
panoptic
pan
optic
