Aversion
01
hoşlanmama, aşırı isteksizlik, nefret
a strong feeling of dislike toward someone or something
Örnekler
Despite her aversion to horror movies, her friends convinced her to watch one at the movie night.
Korku filmlerine olan nefretine rağmen, arkadaşları onu film gecesinde bir tane izlemeye ikna etti.
John developed an aversion to seafood after a food poisoning incident at a seafood restaurant.
John, bir deniz ürünleri restoranında yaşadığı bir gıda zehirlenmesi olayından sonra deniz ürünlerine karşı bir nefret geliştirdi.
02
nefret, tiksinme
the action of avoiding something, someone, or someone's gaze because one strongly dislikes them
Örnekler
During the emotional scene in the movie, Sarah had an aversion and turned her gaze to the floor to hide her tears.
Filmin duygusal sahnesi sırasında Sarah bir tiksinme yaşadı ve gözyaşlarını saklamak için bakışlarını yere çevirdi.
Noticing her aversion to his constant staring, Jack respected her boundaries and averted his gaze to make her feel more comfortable.
Sürekli bakışlarına olan nefretini fark eden Jack, sınırlarına saygı gösterdi ve onu daha rahat hissettirmek için bakışlarını kaçırdı.



























