outlandish
01
tuhaf
unconventional or strange in a way that is striking or shocking
Örnekler
Her outlandish outfit, featuring mismatched patterns and extravagant accessories, turned heads at the formal event.
Uyumsuz desenler ve abartılı aksesuarlar içeren tuhaf kıyafeti, resmi etkinlikte dikkatleri üzerine çekti.
The comedian 's outlandish jokes, pushing the boundaries of humor, elicited both laughter and discomfort from the audience.
Komediyenin, mizahın sınırlarını zorlayan tuhaf şakaları, seyirciden hem kahkaha hem de rahatsızlık elde etti.
Örnekler
The outlandish customs of the travelers intrigued the villagers.
Yolcuların egzotik gelenekleri köylüleri meraklandırdı.
The explorer encountered outlandish animals that were not found in his homeland.
Kaşif, anavatanında bulunmayan egzotik hayvanlarla karşılaştı.



























