Magnification
01
büyütme, yakınlaştırma
the act or process of making something appear larger or more detailed
Örnekler
The telescope 's powerful magnification allowed astronomers to observe distant galaxies with unprecedented clarity.
Teleskobun güçlü büyütme özelliği, gökbilimcilerin uzak galaksileri benzeri görülmemiş bir netlikle gözlemlemesine olanak sağladı.
The photographer adjusted the camera lens for greater magnification to capture fine details in the landscape.
Fotoğrafçı, manzaradaki ince detayları yakalamak için kameranın lensini daha fazla büyütme için ayarladı.
1.1
büyütme, yakınlaştırma
the numerical ratio between the size of an image and the actual size of the object it represents
Örnekler
The microscope 's magnification was set to 40x for the experiment.
Mikroskobun büyütmesi deney için 40x olarak ayarlandı.
This lens offers a magnification of 10:1, ideal for close-up photography.
Bu lens, yakın çekim fotoğrafçılığı için ideal olan 10:1 büyütme oranı sunar.
02
büyütme, genişletme
a photographic print that has been enlarged
03
abartma, büyütme
the act of exaggerating the importance, size, or impact of something beyond its reality
Örnekler
His story about the fishing trip was pure magnification of the truth.
Balıkçılık gezisi hakkındaki hikayesi gerçeğin tam bir abartmasıydı.
The media 's magnification of the incident caused unnecessary panic.
Medyanın olayı abartması gereksiz bir paniğe neden oldu.
