magnanimous
01
yüce gönüllü
demonstrating a broad-minded and selfless approach, often showing a willingness to help or support others without expecting anything in return
Örnekler
The teacher was magnanimous with students who struggled in class.
Öğretmen, sınıfta zorlanan öğrencilere karşı cömert davrandı.
It was magnanimous of the winners to invite the losing team to join in the post-game celebrations.
Kazananların kaybeden takımı maç sonrası kutlamalara katılmaya davet etmesi cömert bir davranıştı.
02
yüce gönüllü, cömert
showing noble character and generosity of spirit, often linked to moral greatness and dignity
Örnekler
The king 's magnanimous offer of peace ended the war.
Kralın cömert barış teklifi savaşı sona erdirdi.
She acted with magnanimous dignity, refusing to speak ill of her rivals.
Rakiplerinden kötü bahsetmeyi reddederek, yüce gönüllü bir onurla hareket etti.
Leksikal Ağaç
magnanimously
magnanimousness
magnanimous
magnanim
