to luxuriate
01
gelişmek
(of plants and animals) to grow and spread out very well in favorable conditions
Örnekler
Thanks to the abundant rainfall that season, the tropical orchids luxuriated on the forest floor, exploding with lush blooms.
O mevsimdeki bol yağışlar sayesinde, tropikal orkideler orman zemininde gelişip serpildi, gür çiçeklerle patladı.
Since being released into the nature preserve, the endangered frogs have luxuriated in the ideal habitat, and their numbers are growing steadily.
Doğa koruma alanına salındıklarından beri, nesli tükenmekte olan kurbağalar ideal yaşam alanında gelişti ve sayıları istikrarlı bir şekilde artıyor.
02
oldukça haz duymak
to enjoy nice things like comfort, food, or relaxing activities to a very high degree
Örnekler
After a long week of work, John luxuriated in a hot bath, savoring the feeling of relaxation.
Uzun bir çalışma haftasının ardından John, rahatlama hissini tadarak sıcak bir banyoda keyif yaptı.
On their vacation, the couple is luxuriating on the private beach, relaxing in the sun with cool drinks.
Tatillerinde, çift özel plajda keyif yapıyor, serin içeceklerle güneşin tadını çıkarıyor.
03
aşırı keyif almak, şımarmak
enjoy to excess
Leksikal Ağaç
luxuriation
luxuriate
luxuri



























