to liberate
01
özgürleştirmek, kurtarmak
to set someone free from a situation that restricts their thinking or actions
Transitive: to liberate sb from sth
Örnekler
Her travels liberated her from the narrow views of her hometown.
Seyahatleri onu memleketinin dar görüşlerinden özgürleştirdi.
The book sought to liberate readers from conventional ways of thinking.
Kitap, okuyucuları geleneksel düşünce tarzlarından kurtarmayı amaçlıyordu.
02
serbest bırakmak
to free someone or something from oppression or captivity
Transitive: to liberate a person or animal
Örnekler
The army sought to liberate the oppressed people from the tyrannical regime.
Ordu, zulmedilen halkı tiranik rejimden kurtarmaya çalıştı.
The activists worked tirelessly to liberate animals from inhumane conditions in the factory farm.
Aktivistler, fabrika çiftliğindeki insanlık dışı koşullardan hayvanları kurtarmak için durmaksızın çalıştı.
03
özgürleştirmek, kurtarmak
to help someone break free from strict social rules
Transitive: to liberate sb
Örnekler
The movement aimed to liberate people from outdated views on relationships.
Hareket, insanları ilişkiler hakkındaki modası geçmiş görüşlerden kurtarmayı amaçlıyordu.
She worked to liberate women from traditional roles and expectations.
Geleneksel rollerden ve beklentilerden kadınları özgürleştirmek için çalıştı.
04
serbest bırakmak, açığa çıkarmak
to release gas, energy, or other substances through a chemical or physical process
Transitive: to liberate energy or substance
Örnekler
The reaction liberated heat as the chemicals mixed.
Kimyasallar karıştığında reaksiyon ısı açığa çıkardı.
The fire liberates energy by breaking down the fuel.
Ateş, yakıtı parçalayarak enerji serbest bırakır.
Leksikal Ağaç
liberated
liberating
liberation
liberate
liber
