inveterate
01
köklü
habitual, firmly established, and unlikely to change
Örnekler
Despite numerous attempts to quit smoking, John remained an inveterate smoker, unable to break the habit.
Sigara içmeyi bırakmak için birçok girişimde bulunmasına rağmen, John, alışkanlığı kıramayan müzmin bir sigara tiryakisi olarak kaldı.
Sarah 's inveterate love for chocolate meant she could never resist a piece, no matter how hard she tried.
Sarah'nın çikolata için köklü sevgisi, ne kadar denerse denesin bir parçaya asla direnemeyeceği anlamına geliyordu.



























