incisive
01
sert
capable of quickly grasping complex topics and offer clear and insightful perspectives
Örnekler
His incisive vision allows him to see beyond the surface, uncovering deeper meanings and unveiling hidden truths.
Onun keskin görüşü, yüzeyin ötesini görmesini sağlar, daha derin anlamları ortaya çıkarır ve gizli gerçekleri açığa vurur.
In her incisive analysis, she skillfully navigates through the intricacies of the subject, shedding light on essential aspects that others might overlook.
Onun keskin analizinde, konunun karmaşıklıklarında ustalıkla ilerleyerek, başkalarının gözden kaçırabileceği temel yönlere ışık tutuyor.
02
keskin, kesici
capable of producing a sharp and precise cut
Örnekler
He sharpened his incisive chisel to carefully carve intricate details into the stone.
Taşa karmaşık detayları dikkatlice oymak için keskin keskisini bileyledi.
The artist used an incisive technique to etch intricate details into the metal sculpture.
Sanatçı, metal heykelde karmaşık detayları oymak için keskin bir teknik kullandı.
Leksikal Ağaç
incisively
incisiveness
incisive
incise



























