to incense
01
öfkelendirmek
to provoke extreme anger in a person
Transitive: to incense sb
Örnekler
The decision to close down the community center without prior notice incensed the local residents.
Toplum merkezini önceden haber vermeden kapatma kararı yerel sakinleri öfkelendirdi.
The favoritism shown by the teacher toward certain students incensed the rest of the class.
Öğretmenin belirli öğrencilere gösterdiği kayırmacılık, sınıfın geri kalanını öfkelendirdi.
02
tütsülemek, kokulamak
to fill the air with the scent of a fragrant substance
Transitive: to incense a space
Örnekler
She incensed the room with lavender, creating a calming atmosphere.
Odayı lavanta ile tütsüledi, sakinleştirici bir atmosfer yarattı.
He loved to incense the living room with sandalwood for a soothing effect.
Rahatlatıcı bir etki için oturma odasını sandal ağacı ile tütsülemeyi severdi.
Incense
01
tütsü, buhur
a substance that produces a fragrant odor when burned
1.1
tütsü, tütsü kokusu
the pleasing scent produced when incense is burned
Leksikal Ağaç
incensed
incense
cense
