in front
Örnekler
The bus in front slowed down at the intersection.
Öndeki otobüs kavşakta yavaşladı.
I stood nervously behind the podium while the speaker in front finished his speech.
Öndeki konuşmacı konuşmasını bitirirken ben gergin bir şekilde kürsünün arkasında durdum.
1.1
ön tarafta, ön kısımda
in the most forward position inside a vehicle or space
Örnekler
I prefer to sit in front during long car rides.
Uzun araba yolculuklarında ön tarafta oturmayı tercih ederim.
The damage was mainly in front where the bumper was hit.
Hasar çoğunlukla tamponun vurulduğu ön tarafta idi.
02
önünde, ön tarafta
on the part or side that faces forward or is nearest to a viewer
Örnekler
Please set the vase in front where it's visible.
Lütfen vazoyu görülebileceği yere ön tarafa yerleştirin.
Bright lights were positioned in front to illuminate the stage.
Sahneyi aydınlatmak için parlak ışıklar ön tarafa yerleştirildi.
Örnekler
Our team was barely in front before halftime.
Takımımız devre arasından önce zar zor öndeydi.
The champion stayed in front until the final lap.
Şampiyon, son tura kadar önde kaldı.
