implicit
01
dolaylı olarak anlaşılan
suggesting something without directly stating it
Örnekler
His implicit approval was evident from the nod of his head.
Başını sallamasından onun örtülü onayı belliydi.
The implicit message in her smile was one of gratitude.
Gülümsemesindeki örtük mesaj bir minnettarlık ifadesiydi.
02
örtülü, üstü kapalı
existing in a way that is unquestioned
Örnekler
She had an implicit belief in justice, never doubting its triumph.
Adalete olan örtük inancı vardı, zaferinden asla şüphe etmezdi.
His implicit trust in the team's abilities was unwavering.
Ekibin yeteneklerine olan örtük güveni sarsılmazdı.
Örnekler
The implicit dangers in the technology were revealed only after it was widely used.
Teknolojideki örtük tehlikeler, yalnızca yaygın olarak kullanıldıktan sonra ortaya çıktı.
The implicit risks of genetic modification were not fully understood until later.
Genetik modifikasyonun örtük riskleri daha sonraya kadar tam olarak anlaşılamadı.
04
örtük, kapalı
referring to a relationship or equation where one variable is defined in terms of others without being explicitly solved for
Örnekler
In implicit differentiation, derivatives are taken without explicitly solving for the function.
Kapalı türevde, türevler fonksiyon açıkça çözülmeden alınır.
The implicit function theorem helps solve equations where the dependent variable is n't isolated.
Kapalı fonksiyon teoremi, bağımlı değişkenin izole edilmediği denklemleri çözmeye yardımcı olur.
Leksikal Ağaç
implicitly
implicitness
implicit
