decisive
01
kesin sonuca ulaştıran
powerful enough to determine the outcome of something
Örnekler
Her decisive leadership style helped the team achieve victory.
Onun kararlı liderlik tarzı, takımın zafer kazanmasına yardımcı oldu.
The CEO 's decisive action saved the company from bankruptcy.
CEO'nun kesin eylemi şirketi iflastan kurtardı.
02
kesin, kararlı
leaving no uncertainty or room for debate
Örnekler
The team 's decisive victory in the final match cemented their place as champions.
Takımın final maçındaki kesin zaferi şampiyon olarak yerlerini sağlamlaştırdı.
The decisive evidence left no room for doubt about the defendant's guilt.
Kesin kanıt, sanığın suçluluğu hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmadı.
03
kararlı
(of a person) able to make clear, firm decisions quickly, especially in challenging situations
Örnekler
The decisive leader quickly chose a course of action, even when faced with uncertainty.
Kararlı lider, belirsizlikle karşı karşıya kaldığında bile hızla bir eylem planı seçti.
As a decisive manager, he never hesitated to make tough calls when needed.
Kararlı bir yönetici olarak, gerektiğinde zor kararlar almaktan asla tereddüt etmedi.
04
marking or having the nature of a turning point, crisis, or critical moment
Örnekler
The battle was a decisive moment in the war.
The negotiations reached a decisive stage.
Leksikal Ağaç
decisively
decisiveness
indecisive
decisive
decide
