to hold in
[phrase form: hold]
01
dışa vurmamak
to suppress the expression of one's feelings
Transitive: to hold in one's feelings
Örnekler
She tried to hold in her laughter during the solemn ceremony.
O, ciddi tören sırasında kahkahasını tutmak için çabaladı.
He struggled to hold in his anger when faced with unfair criticism.
Haksız eleştirilerle karşılaştığında öfkesini içinde tutmakta zorlandı.
02
vücuda oturmak, sıkıca sarılmak
to fit closely to the body
Intransitive
Örnekler
The dress was designed to hold in at the waist, creating a flattering silhouette.
Elbise, beli sıkıca tutacak şekilde tasarlandı ve böylece şık bir siluet yarattı.
The Spanx undergarment is popular for its ability to hold in and smooth out the abdomen.
Spanx iç çamaşırı, karın bölgesini sıkıca tutma ve düzleştirme yeteneği ile popülerdir.
