Ara
Handful
01
avuç dolusu
an amount that fits in a hand
Example
She scooped up a handful of sand and let it trickle through her fingers.
Bir avuç dolusu kumu aldı ve parmaklarının arasından akmasına izin verdi.
She grabbed a handful of nuts from the bowl for a quick snack.
Hızlı bir atıştırmalık için kaseden bir avuç dolusu fındık aldı.
02
az miktar
a small number of people or things
Example
A handful of guests stayed late to help clean up after the party.
Bir avuç dolusu misafir, partiden sonra temizlik yapmaya yardım etmek için geç saatlere kadar kaldı.
The recipe only requires a handful of ingredients, making it quick and easy.
Tarif yalnızca bir avuç malzeme gerektirir, bu da onu hızlı ve kolay hale getirir.
03
avuç, baş belası
a person or thing that is difficult to manage or handle, often due to being energetic, demanding, or troublesome
Example
The child can be a handful at times, especially when he ’s tired.
Çocuk bazen, özellikle yorgun olduğunda bir avuç dolusu olabilir.
His little sister can be a real handful when she does n’t get her way.
Küçük kız kardeşi istediği olmayınca gerçek bir baş belası olabilir.
