Grease
01
gres, yağ
a thick fatty oil (especially one used to lubricate machinery)
02
yağ, kir
the state of being covered with unclean things
to grease
01
yağlamak
to apply a layer of grease or fat onto a surface, usually to prevent sticking or to provide lubrication
Örnekler
She greased the baking sheet with butter before placing the dough for the cookies.
O, kurabiyeler için hamuru yerleştirmeden önce fırın tepsisini tereyağı ile yağladı.
He will grease the hinges of the door with oil to ensure smooth operation.
Kapının menteşelerini yağla yağlayacak sorunsuz çalışmasını sağlamak için.
Leksikal Ağaç
greasy
grease
