to get about
[phrase form: get]
Örnekler
In retirement, they plan to get about and explore different countries.
Emeklilikte, dolaşmayı ve farklı ülkeleri keşfetmeyi planlıyorlar.
The city 's excellent public transportation system makes it easy to get about.
Şehrin mükemmel toplu taşıma sistemi dolaşmayı kolaylaştırır.
02
yayılmak, dolaşmak
(of news, information, rumors, etc.) to circulate and move from person to person
Dialect
British
BritishÖrnekler
The news of the company 's merger got about quickly among employees.
Şirketin birleşme haberi çalışanlar arasında hızla yayıldı.
Rumors tend to get about the office, causing unnecessary anxiety.
Söylentiler ofiste yayılmaya meyillidir, gereksiz endişeye neden olur.
