to forgo
01
vazgeçmek, fedakarlık yapmak
to do without or give up on something desirable
Transitive: to forgo something desirable
Örnekler
In an effort to save money, Tom chose to forgo his daily coffee shop visits and make coffee at home.
Para biriktirmek için çaba gösteren Tom, günlük kahve dükkanı ziyaretlerinden vazgeçmeyi ve evde kahve yapmayı seçti.
To reduce environmental impact, the family made the conscious decision to forgo single-use plastic products.
Çevresel etkiyi azaltmak için, aile bilinçli bir kararla tek kullanımlık plastik ürünlerden vazgeçme kararı aldı.
02
vazgeçmek, kaçınmak
to decide not to do or have something; to abstain from
Transitive: to forgo doing sth
Örnekler
The athlete decided to forgo participating in the upcoming competition to focus on injury recovery.
Sporcu, sakatlığının iyileşmesine odaklanmak için yaklaşan yarışmaya katılmaktan vazgeçmeye karar verdi.
Despite the tempting sale, Emily chose to forgo buying new clothes and instead save money for a future trip.
Cazip satışa rağmen, Emily yeni kıyafetler almayı vazgeçmeyi seçti ve bunun yerine gelecekteki bir seyahat için para biriktirdi.
Leksikal Ağaç
forgoing
forgo



























