Epidemic
01
epidemi
the rapid spread of an infectious disease within a specific population, community, or region, affecting a significant number of individuals at the same time
Örnekler
The epidemic caused a surge in hospital admissions.
Epidemi, hastane başvurularında bir artışa neden oldu.
Health officials worked to contain the epidemic.
Sağlık yetkilileri salgını kontrol altına almak için çalıştı.
02
salgın, felaket
a sudden and widespread occurrence of a particular negative event or phenomenon, especially affecting a large number of people or things within a specific area or group
Örnekler
The region faced an epidemic of wildfires that destroyed thousands of homes.
Bölge, binlerce evi yok eden bir orman yangını salgını ile karşı karşıya kaldı.
The country struggled with an epidemic of unemployment during the economic recession.
Ülke, ekonomik durgunluk sırasında bir işsizlik salgını ile mücadele etti.
epidemic
01
salgın
describing a disease or condition that spreads rapidly and affects a large number of people within a specific area or community during a particular period
Örnekler
An epidemic outbreak of chickenpox affected most children in the town.
Bir suçiçeği salgını kasabadaki çoğu çocuğu etkiledi.
An epidemic fever spread rapidly across the country.
Salgın bir ateş hızla ülke genelinde yayıldı.
Leksikal Ağaç
epidemic
epidem
