entitled
01
hak sahibi, her şeyi hak ettiğini düşünen
believing that one deserves special privileges or treatment without necessarily earning or deserving them
Örnekler
She's so entitled; she expects everyone to cater to her needs without considering others.
O kadar entitled ki; başkalarını düşünmeden herkesin ihtiyaçlarına göre davranmasını bekliyor.
His entitled attitude made it difficult for him to accept criticism or feedback.
Onun entitled tavrı, eleştiri veya geri bildirimleri kabul etmesini zorlaştırdı.
Örnekler
She is entitled to inherit her grandmother's estate.
Büyükannesinin mülkünü miras almaya hak kazanmıştır.
Employees are entitled to a paid vacation after one year of work.
Çalışanlar bir yıl çalıştıktan sonra ücretli izin hakkına sahiptir.
Leksikal Ağaç
unentitled
entitled
titled
title



























