electrocute
e
ˌɪ
i
lect
ˈlɛkt
lekt
ro
re
cute
kjut
kyut
British pronunciation
/ɪlˈɛktɹəkjˌuːt/

"electrocute"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to electrocute
01

elektrik çarpması sonucu öldürmek veya yaralamak, elektriğe çarpmak

to kill or injure someone through electric shock
Transitive: to electrocute sb
to electrocute definition and meaning
example
Örnekler
The worker was electrocuted when he accidentally touched a live wire.
İşçi, yanlışlıkla canlı bir kabloya dokunduğunda elektrik çarpması sonucu öldü.
The faulty equipment in the factory could have electrocuted anyone who tried to use it.
Fabrikadaki arızalı ekipman, onu kullanmaya çalışan herkesi elektrik çarpmasıyla öldürebilirdi.
02

elektrikle idam etmek, elektrik çarpmasıyla öldürmek

to execute a criminal by using electricity
Transitive: to electrocute a criminal
example
Örnekler
In the early 20th century, the electric chair was introduced as a means to electrocute prisoners.
20. yüzyılın başlarında, elektrikli sandalye mahkumları elektrikle idam etmek için bir araç olarak tanıtıldı.
The condemned criminal faced the electric chair and was electrocuted for the heinous crime.
Mahkum suçlu, elektrikli sandalyeyle karşı karşıya kaldı ve iğrenç suç için elektrik verilerek idam edildi.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store