Dross
01
süprüntü
something of low quality or little value, often considered rubbish or worthless material
Örnekler
The company's latest product was filled with dross, offering little innovation or usefulness to consumers.
Şirketin son ürünü döküntü ile doluydu, tüketicilere çok az yenilik veya fayda sunuyordu.
She sifted through the dross of the old attic, hoping to find hidden treasures among the discarded items.
O, atılan eşyalar arasında gizli hazineler bulma umuduyla eski tavan arasındaki döküntüleri elekten geçirdi.
02
cüruf, artık
the waste material that forms on the surface of molten metal during smelting or refining as a result of oxidation
Örnekler
The blackened dross floated atop the molten iron in the forge.
Kararmış cüruf, ocaktaki ergimiş demirin üzerinde yüzüyordu.
Workers skimmed the dross from the surface before pouring the metal into molds.
İşçiler metali kalıplara dökmeden önce yüzeyden cürufu sıyırdı.
