to dissemble
01
gizlemek (gerçeği)
to conceal one's true emotions, beliefs, or intentions
Transitive: to dissemble one's emotions or beliefs
Örnekler
She tried to dissemble her disappointment with a forced smile.
Zoraki bir gülümsemeyle hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
To avoid conflict, he chose to dissemble his real opinions during the meeting.
Çatışmadan kaçınmak için toplantıda gerçek düşüncelerini gizlemeyi seçti.
1.1
başka türlü göstermek
(of intentions, emotions, beliefs, etc.) to be hidden
Intransitive
Örnekler
His true feelings of frustration dissembled behind a calm expression.
Onun gerçek hayal kırıklığı duyguları sakin bir ifadenin arkasında gizlendi.
Her doubts dissembled, never showing on her face during the discussion.
Şüpheleri gizlenmiş, tartışma sırasında yüzünde asla görünmeyen.
02
gizlemek, numara yapmak
to pretend or give a false appearance of something
Transitive: to dissemble sth
Örnekler
She dissembled indifference, even though she was deeply concerned.
Derinden endişeli olmasına rağmen, kayıtsızlık gösterdi.
He dissembled confidence, despite being unsure about the outcome.
Sonuçtan emin olmamasına rağmen, gizledi güveni.
Leksikal Ağaç
dissembler
dissembling
dissemble



























